İngiliz Mecmuaları Sultan Abdülaziz’i Yazdı
İngiliz Mecmuaları Sultan Abdülaziz’i Yazdı Sultan Abdülaziz’in sanat sevgisi belirttiğimiz üzere atalarından tevarüs etmiş. Türk ve Batı müziği formunda besteleri bulunan, hat sanatında da iyi olan Sultan Abdülaziz için resmin ayrı bir yeri vardı. Abdülaziz, Polonyalı ressam Stanislaw Chlebowski, Dolmabahçe’deki atölyesinde çalışırken ressamla yakından alâkadar olurdu. Hünkâr’ın, sipariş ettiği bazı kompozisyonların eskizlerini bizzat kendisi çizerdi. Ressamın, saraydan ayrılırken ülkesine götürdüğü bu eskizler, bugün halen Polonya’daki Ulusal Müze’de bulunuyor. Sultan Abdülaziz’in sarayda yakından takip ettiği yabancı ressamlardan biri de Rus Ayvazovski idi. Sultan’ın, Rus ressama sipariş ettiği kompozisyonlar için de eskizler çizdiği biliniyor.
Sanat tarihçileri, Sultan Abdülaziz’in, halen Krakow Ulusal Müzesi’nde bulunan desen defterinde, Hünkârın elinden çıkma 67 adet çizim ve 3 sayfa el yazısının mevcut olduğunu belirtiyor. Kırmızı mürekkep ile filigranlı kâğıda yapılmış olan çizimlerde, Sultan Abdülaziz’in serbest, hareketli ve akıcı el yazısı ile desenlerinin çizgileri arasındaki karakteristik benzerlik dikkat çekiyor. Genellikle yaptırmak istediği resimlerin kompozisyon eskizlerinden oluşan ve ağırlıkla gemi ve deniz savaşı çizimlerinin yer aldığı defter; 1865 yılında saray ressamlığına getirilmiş olan Polonyalı ressam Stanislaw Chlebowski’ye verilmiş.
Defterin başında, eserlerin Sultan Abdülaziz’e ait olduğunu teyit eden iki mektup bulunuyor. Hünkâr’ın genellikle savaş ve gemi etütlerinin yer aldığı defterdeki çizimler, daha sonra kartonlara yapıştırılarak albüm haline getirilmiş. 1914 yılına kadar Chlebowski’nin ailesinde kalan defterin, daha sonra başkalarının eline geçtiği ve 1971 yılında da Krakov Ulusal Müzesi tarafından satın alındığı biliniyor.
Sultan Abdülaziz, Dolmabahçe Sarayı’nda kendisine bir atölye tahsis ettiği Polonyalı ressamla yakından ilgilenmiş, kimi zaman kompozisyonları üzerinde düzeltmeler yapmış ve savaş tablolarına ait eskizleri bizzat kendisi çizmiş.
Tarihi şu anekdot, Sultan Abdülaziz’in resim sanatına olan yeteneğini ve yetkinliğini açıkça ortaya koyuyor: Bir gün Sultan Abdülaziz, sarayın Polonyalı ressamı Chlebowski’nin tablosundaki bir kompozisyona itiraz ederek çizgilerini düzeltir. Chlebowski, bu düzeltmeyi aykırı bularak, İstanbul’da bulunan Sokoloviski’ye şikâyet etmek için gösterir, ancak düzeltmenin halklı bir müdahale olduğu cevabını alınca, durumu kabul etmeye mecbur kalır. O tarihlerde yayımlanan İngiliz mecmualarında, Osmanlı Sultanı Abdülaziz’in sanatsal yeteneğini taltif eden yazılar yazılmış ve eskizlerin ancak çok iyi eğitim görmüş bir sanatçının çizimlerinden aşağı kalmadığı vurgulanmış. Kuşkusuz, Sultan Abdülaziz’in resim algısının hayli güçlü olmasında, iyi bir hattat oluşu etkiliydi. Sultan’ın, şehzadeliği döneminde hocaları Ques ve Schranz’dan aldığı resim derslerini de unutmamak lazım.
Müzelerimizde Kayıtlı Tek Bir Eseri Yok
Beylerbeyi Sarayı’nın bazı oda ve tavanlarında bulunan Türk bayraklı yelkenli savaş gemilerinin eksizlerinin Sultan Abdülaziz tarafından çizildiği ve bu kompozisyonların, Hünkâr’ın denizciliğe olan merakının bir göstergesi olduğu söyleniyor. Maalesef, günümüzde kayıtlı olarak herhangi bir müzemizde Abdülaziz’e ait bir eser mevcut değil. Yalnızca İstanbul Harbiye’deki Askeri Müze’nin koleksiyonunda bir deseni bulunuyor.Hareket halindeki bir kadırganın tasvir edildiği eskiz, kırmızı mürekkeple, kısa ve hareketli çizgilerden müteşekkil. Resim sanatı uzmanlarına göre desenler, Sultan Abdülaziz’in savaş konusuna çok vakıf, savaşın en şiddetli anında askerleri, atları, bütün bölüğü, deyim yerindeyse bir anlığına dondurabilme yeteneğine sahip olduğunu gösteriyor.
Sanat tarihçileri, Krakow Ulusal Müzesi’ndeki albümde yer alan çalışmalarda kullanılan mürekkep ve kalem ile Sultan’ın Askeri Müze’de yer alan desenindeki mürekkep ve kalem, bu çalışmaların aynı elden çıktığı duygusunu veriyor. Albümün arka sayfasında Sultan Abdülaziz’in el yazısı olan Osmanlıca ifadelerin de yine aynı kalem ve mürekkeple yazılmış olması dikkat çekiyor.
“Esas çarpıcı olan, bu ifadelerin kendisidir: “Viyana’daki Kara Mustafa Paşa Muharebesi, Atina’da Hurşid Paşa Muharebesi, Semendre Kalesi Pişkahında Ahmed Paşa Muharebesi, Sarı Sultan Selim Han Hazretlerinin Mohaç Muharebesi, Temeşvar’da Serdar Mehmed Paşa Muharebesi.’ Bu ifadeler, halen biri Askeri Müze’de, diğerleri Dolmabahçe Saray koleksiyonunda ‘Chlebowski Ekolü’ olarak tanımlanmış eserlerin özgün isimleridir ki albümde zikredilenler dışında üzerinde yazı olan başka eserler de bulunmaktadır. Dahası eserlerin sağ üst köşesinde yazılı bu ifadelerle, albümdeki ifadelerin yazı karakteri örtüşmekte ve büyük olasılıkla, her ikisinin de Sultan’ın kendi el yazısı olduğu izlenimini vermektedir.” diyor.
Albümdeki desenler incelendiğinde özellikle Mohaç, Semendre ve Vidin tablolarının ayrıntılı etütlerinin dikkat çekicidir
Bütün bu ipuçlarının, Sultan Abdülaziz’in bu 12 tabloda tasavvurun ötesinde emeğinin olduğuna kuşku bırakmadığını ifade ediyor. Nitekim Chlebowski’nin Osmanlı sarayında ürettiği çoğu eseri imzalı iken, bu eserlerinin hiçbirine imza atmamış olmasının da Hünkâr’ın katkısı münasebetiyle olduğunu akla getiriyor.
Resimde Hak Ettiği Değer Verilmedi
Sanat tarihçileri, sanat tarihimizde hâlâ hak ettiği yere sahip olmayan Sultan Abdülaziz’in gerek şiirlerinden gerekse çizim ve bestelerinden, hassas ve çağını yakalayan bir yapıya sahip olduğunun anlaşıldığını ifade ediyor. Sanat alanında aldığı pek çok karar ve girişimleriyle de ilklere imza atmış olan Abdülaziz’in, birçok yönüyle Türk sanatına kazandırdığı değerler açısından incelenmeye layık olduğunu da vurguluyor sanat tarihi uzmanı.
Dolmabahçe Sanat Galerisi’nde Uluslararası Kültür Sanat Derneği (UKSD) tarafından düzenlenen “Eskizlerden Yağlıboyalara Ressam Sultan Abdülaziz” adlı serginin küratörlüğünü üstlenen Mehmet Lütfi Şen de Osmanlı’da sarayın, sanatı desteklemenin ötesinde sanat icra eden padişahlar tarafından yönetildiğine belirtiyor. Hemen hemen tüm Osmanlı padişahlarının sanatla uğraştıklarını belirten Şen, sultanların, ilgilendikleri sanat dallarında şaheserler verdiklerini söylüyor.
Mehmet Lütfi Şen, koordinatörlüğünü Selman Gemuhluoğlu’nun yaptığı Sultan Abdülaziz sergisiyle ilgili olarak, “Padişahın elinden çıkmış eserlerle açılan ilk resim sergisinin küratörü olarak, Sultan’ın yalın ve güçle çizgilerine sadık kalma çabası içinde oldum. Eskizlerin çizgilerinden, tablolardaki fırçalara bir cihan padişahının kılavuzluğunda, varisi olduğumuz büyük medeniyetin sanatla bezlenmiş yüreğine sade bir yolculuğa çıkalım istedim.” diyor.