Fransa İmparatoru III. Napolyon, Sultan Abdülaziz’i “Uluslararası Paris Sergisi’nin” açılışına davet etmiş, bu davetin kabul edilmesi üzerine İngiltere Kraliçesi Victoria, padişahı Londra’ya davet etmiş, bu davet de kabul edilerek, Sultan Abdülaziz iki ülkeyi kapsayan Avrupa seyahatine çıkmıştır. Osmanlı padişahlarının savaş harici nedenlerle Avrupa’ya yaptıkları ilk seyahat olma özelliğini taşıyan bu yolculukta Sultan, İngiltere ve Fransa’nın yanı sıra Prusya Avusturya’ya da uğramıştır.

Sultan yanında şehzadeler (Abdlhamid ve Murat Efendi) ve maiyeti olduğu halde 21 Haziran 1867 tarihinde Avrupa seyahatine başladı. Fuad Paşa Hariciyye Nazırı sıfatıyla seyahate katılmış, Ali Paşa saltanat naibi olarak İstanbul’da kalmıştı.
Uzun bir yolculuktan sonra Fransa’nın Tulon kentine gelen heyeti İmparator Napolyon’un gönderdiği yüz gemilik bir donanma karşıladı.
Bu gemilerin sultanı karşılamak amacı ile attıkları topların gemisini sarsması üzerine bunu saygısızlık addeden Sultan Abdülaziz, Fransa topraklarına ayak basmadan geri dönmek istedi. Ancak, Fuad Paşa’nın ısrarları ile geri dönmemeye ikna oldu.
Tulon’da Abdülaziz’i büyük bir karşılama bekliyordu. Tulon halkı ve Fransa’da yaşayan Osmanlı tebaası padişahı büyük bir coşkuyla karşıladı her yerde Türk ve Fransız bayrakları dalgalanıyor, askeri musika durmaksızın çalıyor, şenlik havası bütün şehre yayılıyordu. Bu velvele arasında Sultan Abdülaziz, kendisini beklemekte olan Mısır’lı Mustafa Fazıl Paşa’yı kabul etti.
Bu kabulde gösterdiği sıcak ve samimi tutum sayesinde, Sultan Abdülaziz, gerek Jön Türkleri desteklemesi, gerekse devlet işlerinin düzenlenmesi hususunda kendisine yolladığı bir layiha sebebi ile Mustafa Fazıl Paşa’ya şahsi olarak kin gütmediğini göstermiş oluyordu. Böylece bu konuda politik çevrelerde yapılan dedikoduların anlamsız olduğu ortaya çıkmış oldu.
Aynı günün akşamı Tulon’dan trenle hareket edildi ve Lyon üzerinden Paris’e geçildi.
Osmanlı heyeti Paris’e varmadan önce, şehirde bulunan “Jön Türkler” güvenlik gerekçesi ile şehirden çıkarılarak başka mahallere gönderildi. Sultan Paris’te de aynı heyecan ve coşkuyla karşılandı. Karşılama töreninin ardından, Tuileri sarayına geçti ve burada imparator tarafından kabul edildi.
Ardından, İmparator Napolyon’la birlikte “Uluslararası Paris Sergisi‘nin” açılışını yaptı ve sergide bulunan Osmanlı Pavyonu’nu ziyaret etti.

Bu pavyonda kumaşlardan, mobilyalara ve enstrümanlara kadar geniş bir yelpazede Türk kültürünü tanıtan ürünler sergileniyor, ziyaretçilere Türk yiyecek ve içecekleri ikram ediliyordu. Serginin dışı da tam manasıyla bir şenlik havasındaydı, milli kıyafetler giymiş olan müzisyenler, sürekli olarak ülkelerine ait olan musiki eserlerini çalıyor, zanaatkarlar ziyaretçiler huzurunda maharetlerini sergiliyordu.
Paris’te kaldığı süre boyunca birçok resmi görüşme yapan ve çeşitli kuruluşları ziyaret eden padişah zaman zaman sanatsal aktivitelere de katıldı. Bunlara örnek olarak Paris’te seyrettiği Opera gösterilebilir.
Seyahatin ilerleyen günlerinde İmparator Napolyon tarafından verilen “Lejyon Dönör” nişanını da kabul eden Sultan Abdülaziz 11 Temmuz günü Paris’ten ayrıldı.
Sultanın Fransa gezisi pek çok önemli müzakerelere sahne olsa da o anda Osmanlı Devleti ile Avrupa devletleri arasında cereyan eden sorunların çözümlenmesi noktasında bir yarar sağlayamadı. Fakat Türk yaşam tarzı ve kültürünün tanıtılması açısından büyük faydalar sağladığı yadsınamaz bir gerçektir. Ayrıca, sultan ve devlet erkanının tedkik ettikleri kimi kurum ve tesisleri Osmanlı devletine adapte etme çalışmaları bu seyahatle başlamıştır.